Türkiye’de çağdaş ve laik hukuk düzeninin kilometre taşlarından Medeni Kanun’un kabul edilişinin üzerinden tam 98 yıl geçti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Büsbütün yeni kanunlar getirerek, eski hukuki esasları temelinden kaldırmak girişimindeyiz” sözleriyle ilk adımını attığı Türk Medeni Kanunu, 17 Şubat 1926’da Meclis’te kabul edildi.
Bugünlerde gündemde olan Torba Yasa ile Medeni Kanun’da yapılması planlanan değişiklikler, cumhuriyet kazanımlarına gölge düşürüldüğü gerekçesiyle eleştiriliyor. Torba Yasa ile nafaka, evlilik yaşı, eşlerin eşitliği, mal rejimi, boşanma hakkı, kadının velayet hakkı gibi kavramlar yeniden tartışmaya açılıyor.
Medeni Kanun’un kabul edilişinden 98 yıl sonra kadınlar, bu kanundan neden vazgeçmeyeceklerini anlatıyor. Türkiye’nin 81 ilinde kadın hakları mücadelesi veren sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerce art arda basın açıklamaları yapılıyor, tepki yürüyüşleri düzenleniyor. Hak savunucuları, o günden bugüne kadın hakları mücadelesinin katettiği mesafeyi ortaya koyarak Medeni Kanun’un bu mücadeledeki stratejik önemini vurguluyor.
EŞİK: HAKLARIMIZ TEHLİKE ALTINDA
Bu eylemlerden biri Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) tarafından yapıldı. #MedeniKanunaSahipÇıkıyoruz adlı bir kampanya başlatan EŞİK, farklı partilerden kadın milletvekillerinin, “Medeni Kanun’a sahip çıkıyorum” ile başlayan gerekçelerini sundukları bir video yayınladı ve Medeni Kanun’un kabul edilişinin yıl dönümünde şu mesajı paylaştı:
“Medeni Yasa ile elde edilen haklarımız tehlike altında. Nafaka hakkı, kadınların izin almadan çalışma hakkı, yerleşim yerini izin almadan belirleme hakkı, aile konutunu birlikte seçme hakkı, mirasta, mülkiyet hakkında, evlilik içi edinilen malların paylaşımında eşitlik hakkı gibi yasa önünde eşitliği sağlayan haklarımız tehlike altında. İktidar ve ortaklarının Medeni Yasa ‘da yapmak istediği değişiklikler aslında kadınların eşit yurttaşlık hakkını gasp etmektir. Medeni Yasa’yı erkekler lehine değiştirmek, yasanın garantisi altındaki tüm haklarımıza el koymak istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.”
GÜLLÜ: EŞİTLİK KAZANIMLARI FEDA EDİLEMEZ
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü de Medeni Kanun 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edildiğinde, Türkiye’de kadınların elde ettiği kazanımları şöyle sıraladı: “Ailede kadın-erkek eşitliği sağlandı. Evlilikte resmî nikâh zorunluluğu getirildi. Tek eşle evlilik esası getirildi. Kadınlara, istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanındı. Mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek eşit hale getirildi. Laik düzen ile kadın ve erkeğe eşit hakları kazandıran Türk Medeni Kanunu’nun kabulü kutlu olsun. Böyle bir kazanım feda edilemez.”
‘BU HAKLAR BEDEL ÖDENEREK KAZANILDI’
Medeni Kanun’un aile yapısında önemli değişiklikleri beraberinde getirdiğini ve kadınlar için bir milat olduğunu vurgulayan Güllü, gündeme gelen Torba Yasa’nın Türkiye’de insan haklarını ve laikliği tehdit ettiğine vurgu yaptı. Güllü, uygulanmak istenen bu yasanın kadınların bedel ödeyerek kazandıkları haklara göz diktiğini belirterek şunları söyledi: “İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden sonra 6284 no’lu kadını şiddetten koruyan yasa devre dışı bırakıldı. Şimdi gündemde olan Torba Yasa ile kadınlar kazanılmış haklarından ve can güvenliklerinden tamamen mahrum edilmek isteniyor. Ama biz Türk Medeni Kanunu’nun kadınlara kazandırdığı hakların bir torbaya konularak kadınlardan alınmasına izin vermeyeceğiz.”
MOROĞLU: BU BİR DEMOKRASİ MÜCADELESİ
Cumhuriyeti savunan herkesi, kadını birey olarak gören zihniyetin toplumda yerleştirilmesine destek olmaya ve Medeni Kanun’a sahip çıkmaya çağıran İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Koordinatörü, avukat Nazan Moroğlu ise kadınların dayanışmayla Medeni Kanun’a sahip çıkması gerektiğine değindi.
“Medeni Kanun yoksa kadınlar da yok” diyen Moroğlu, hak savunucularının bu konudaki ısrarlı mücadelesinin gerekçelerini şöyle açıkladı: “Medeni Kanun’la ilgili mücadelemize karşı çıkanlar bir şeyi kaçırıyorlar. Bizim eşitlik talebimiz, bir demokrasi mücadelesi. Kadın-erkek eşitliği bir demokrasi kriteri. Ne yazık ki bugün, Medeni Kanun’un yok sayan söylemlere ve yasal değişikliklere tanık oluyoruz. Medeni Kanun’a sarılmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Demokrasi için, laiklik için, eşitlik için dayanışmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.”
‘AYM’NİN KARARI HENÜZ UYGULANMADI’
Moroğlu, eşitlik mücadelesini her mecrada sürdüreceklerini belirterek yasalar üzerinden hayata geçirilen hak kayıplarını şöyle sıraladı:
– Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda 17 Ekim 2017’de değişiklik yapıldı, ‘müftülere resmi nikah yetkisi’ verilmesiyle laiklik göz ardı edilmesine yol açıldı.
– Medeni Kanun’un 175 ve 176. maddelerinde düzenlenen yoksulluk nafakası hükmünün “Erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması” gerekçesiyle kaldırılması gündeme taşındı. Oysa, Medeni Kanun’a göre erkek eşlerin nafaka alması önünde bir engel yok, her iki eş de nafaka talep edebilir. Uygulamada genellikle boşanan kadının nafaka talep eden taraf olması, ülkemizde kadının eğitim durumu, ekonomik durumu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunlarından kaynaklanıyor.
– Adalet Bakanlığı’nca yeniden gündeme getirilen ‘Aile Hukukunda Arabuluculuk’ uygulamaya konulmak isteniyor. Bunun ailede, toplumda, özellikle kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara ve mağduriyete dikkat çekmek istiyoruz.
– 28 Nisan 2023 tarihli Resmi Gazete’de ‘Kadının Soyadı’ maddesinin iptal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin kararı yayınlandı. Anayasa Mahkemesi eşler arası eşitliğe uygun yeni düzenleme yapılması için iptal kararının 9 ay sonra yürürlüğe gireceğine karar verdi. 28 Ocak 2024’de dokuz aylık süre doldu ancak meclise henüz bu konuda bir yasa teklifi sunulmadı. Soyadı konusunda eşler arası eşitliğe uygun yeni bir düzenleme yapılması gerekiyor.
– Kadın sorunlarına çözüm üretecek Kadın Bakanlığı kaldırıldı, yeniden kurulması gerekiyor.
(HABER MERKEZİ)